Aileler YKS İçin Yarışıyor

Bu stresli dönemde de adaylardan çok aileler ile ilgili sorunlar yaşanıyor. Sürekli akademik yetiştirilmeye çalışılan bireyler. Hep en iyi olma çabası ve daha bir sürü şey.

Sınavlar hayatımızın gerçeği. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite ve hatta üniversite sonrasında bile karşımıza çıkıyorlar. Bu sınavlar arasında bireyler üzerinde en çok etki bırakan YKS. Yani Yükseköğretim Kurumları Sınavı. Evde, okulda, dershanede sınav adaylarının son senesi maalesef bu üçü arasında mekik dokuyarak geçiyor. Üstüne bir de baskılar eklenince hoş geldin YKS.

Yön Verme Kendi Yol Alsın

İçinde yetiştiği aile kişinin hayata bakışını belirler. Bazı aileler çocuklarına güzel, zeki ve yetenekli olduklarını söyler. Onları bu özelliklerinden ötürü sürekli takdir ederler. Bunun çocuklarını motive edeceğini düşünürler. Oysa bu övgüleri alan çocuklar daha iyi olmayı hedeflemek ve çaba göstermek yerine hayatta sahip olmaları gereken bütün donanımlara doğuştan sahip olduklarını düşünür ve kişisel gelişimleri için herhangi bir çaba göstermelerine gerek olmadığını sanırlar.

Her türlü imkana sahip olan, yetenekli ve iyi eğitim görmüş insanların başarısızlıklarının en önemli nedeni, çoğu kez hayata böyle “sabit bir zihniyetle” bakmalarıdır. Yapılması gereken kişinin sahip olduğu yeteneklere değil, gösterdiği çabaya önem vermektir. Eğer takdir edilecek bir şey varsa, kişinin fiziki özellikleri ya da yetenekleri değil, bunları nasıl kullandığı ve gösterdiği çabadır. Gösterdiği çabayı takdir etmek özellikle bir çocuğa yapılacak en büyük iyiliktir.

Aileler Yarışıyor

Bu stresli dönemde de adaylardan çok aileler ile ilgili sorunlar yaşanıyor. Sürekli akademik yetiştirilmeye çalışılan bireyler. Hep en iyi olma çabası ve daha bir sürü şey. Sınav zamanında kendi çocuklarıyla ilgilenmesi gereken ebeveynler komşunun oğlunun yaptığı net sayısına daha dikkat eder durumda. Veya dershanedeki bir velinin oğluna yaptığı sisteme yönelik çocuğunun çalışma sistemini değiştirmeye çalışıyor.

Diğer adaylardan öne nasıl geçebilirler. Bunların araştırmaları, ders planları, okul ister istemez çocuklarımızı farklı bir psikolojinin içine sokuyoruz. Olması gerekenden fazla sorumluluk alıyorlar. Çevresindeki her sınav adayını potansiyel rakip olarak görmeye başlıyor ve bir adım önde olmanın planları yapılmaya başlanıyor.  Durum böyle olunca da her ne kadar öyle olmaması gerekse de adı çocuklar yarışıyor olan üniversite sınavını aileler yarışıyor olarak adlandırmak durumunda kalıyoruz.

Ebeveynlere İhtiyaç Var

Öğrenciler sınav zamanında en çok ailelerini yanında isterken karşılarına bir anne baba değil öğretmen görevini üstlenmiş bir öğrenci koçu çıkıyor. Çocukların bir öğretmene, bir arkadaşa veya onları yönlendirecek bir koça ihtiyaçları yok onlar zaten hayatlarında mevcut. Çocuklarımızın anne ve babaya ihtiyaçları var. Ebeveynlerin sanki kendileri sınava girecekmiş gibi yaşadıkları stresi çocuklarına hissettirmesi onları daha fazla strese sokmaktan ileri gitmez.

İyi bir üniversite gelecek için önemli bir adım olabilir ama hiçbir şey sağlıktan önemli değil. Sadece akademik olarak yetiştirilen bireylerden agresif, bencil, empati yoksunu doktorların, öğretmenlerin ortaya çıkacağını unutmamak gerekir. Sınava girecek adayların 18 yaşında birer birey olduğunu unutmamak omuzlarına bu kadar büyük bir sorumluluk vermemek gerekir. Bu konuda aileler bu süreçte rehberlik öğretmeni veya bir psikolog ile irtibat halinde olursa daha sağlıklı adımlar atılmış olur.

Bize Düşen Görev

Ona yanındayım deyin. Ben senin annen ve baban olarak yanındayım. Başarabilirsin. Sen bunu yapabilirsin. Ama olurda ters giderse veya bir problem olursa bunun o kadar büyük bir problem olmadığını gösterin ona. Üniversite sınavının dünyanın sonu olmadığını bilsin. Anne ve babasının yanında olduğunu hissetsin.

Yazar: Semiha Yıldırım