Başarısızlığın Nedeni: Özgüven Eksikliği
Özgüven eksikliği çocukluk çağından başlayıp bu durum düzeltilmedikçe de ömür boyu devam edecek bir sorundur.
Ortaokulda tahtaya kalkarken kalbinizin hiç hızlı attığını fark ettiniz mi? Ya da toplum içinde size söz hakkı verildiğinde ellerinizin terlediğini? Peki arkadaşlarınızla birlikteyken düşüncelerinizi iyi ifade edemediğiniz için kendinize kızdığınız oldu mu?
Özgüven Eksikliği
Bu yaşadığınız durumların temelinde neyin yattığını bilmek, ileride karşınıza çıkacak zorluklarla başa çıkmayı sağlayacaktır. Özgüven eksikliği çocukluk çağından başlayıp bu durum düzeltilmedikçe de ömür boyu devam edecek bir sorundur. Zaman içinde yaşamınıza olan etkilerini, özellikle başarısız olduğunuz anları fark ettikçe kendinizi içinden çıkılamayacak bir halde görür ve özgüven eksikliğinin halledilmesi mümkün olmayan bir hastalık gibi düşünmeye başlarsınız.
Fakat özgüven eksikliği bir hastalık değildir. Özgüven, bireyin kendisi tanıması, kendisiyle barışık olmasıdır. Bunların olmadığı durumlarda kişi bu eksikliği yaşar ve problemin kaynağını aramaya başlar. Gelin hep birlikte özgüven eksikliğinin bir hastalık olmadığını ve çözüm yollarını birlikte inceleyelim:
Düşüncelerinizi Küçümsemeyin
Özgüvensizlik zamanla sizi yanlışa sürükler. Kendi fikirleriniz olmadan, başkalarını dinleyerek hareket edersiniz. Kendinize olan saygınızı yitirir 'ben'lik duygusunu kaybedersiniz. İnsanlardan düşüncelerinizi saklar, söylemek istediklerinizi eyleme bir türlü geçiremezsiniz. Bu durumdan kurtulmanın ilk adımı kendinizi tanımaktır. Düşüncelerinizin önemli olduğunun farkına varmaktır. Başkalarının dedikleriyle bir hayat sürdürmek, bireyin kendisine yapmakta olduğu en büyük kötülüktür. Ben demeyi öğrenin. Çünkü ne kadar öyle düşünmeseniz de aslında değerli olanın kendiniz olduğunu unutmayın.
Öz Eleştiri Yapmaktan Kaçmayın
Öz eleştiri yapan bireyler kendi gelişimine en büyük katkıları yapanlardır. Çünkü kişinin kendini tanıması için önce kendinde olmayanı, eksik olanı bilmekle ve kendinde olan yanlışı düzeltmekle başlayacaktır. Bu yüzden öz eleştiri yapmak, gelecekte sizi etkileyecek durumları önceden fark etmenizi sağlar.
Özgüven eksikliği yaşayanlarda sıkça görünen öz eleştiri yapamama durumu, bu problemin neyden kaynaklandığını bilmeden devam etmesine ve git gide sanki bir kar topunun yokuş aşağı yuvarlanarak bir çığa dönüşmesi gibi sorunun çözülmesini zorlaştırır.
Bireyin öz eleştiri yapması, kendine olan güvensizliğini halletmesi için atılmış en büyük adımdır. Korkmayın, kendinizi eleştirin. William Churchill'in da dediği gibi; Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir, ağrı ile aynı işi görür; zira ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir.
Kendinizi Geliştirin
Belki de özgüven eksikliğinizi ortadan kaldırmak için atacağınız en önemli adımlardan biri kendinizi geliştirmektir. Düşünün ki bir sunum yapmanız gerekli fakat sunum için hazırlayacağınız konu hakkında hiçbir fikriniz yok ve zamanınız kalmadı. Bir konu hakkında bilginiz olmadan konuşmak ve özellikle bunu bir kesime aktarıyor olmak sizi nasıl etkileyeceğini ve alacağınız verimin yetersizliğini düşünün.
İşte aynı hayatınız için de fikir sahibi olmadan yaşamak, yetersiz bilgiyle bir ömür sürmek başarısızlığınızı etkileyecek ve bu da özgüven eksikliğine sebep olacaktır. Kendinizi ne kadar geliştirirseniz, o kadar sevecek, öz saygı edineceksiniz. Gelişim yaşam boyu bitmeyecek bir evredir.
Kendini Anlamak
Bireyin kendini anlaması ve başkalarına anlatmasının en önemli kaynağı yine kendisini geliştirmekten geçer. Kitap okuyun, farklı kültürleri öğrenin, gezin, yabancı insanlarla tanışın ve bunu isteyerek yapın. Bir zaman sonra aslında özgüvensizliğin ve özgüvenli olmanın temelinde kendinize yaptığınız yatırımlardan kaynaklandığını göreceksiniz. Bu yatırımlar hayat boyu devam ettikçe kendinize olan sevginiz de yine aynı oranda artmaya devam edecektir.
Özetleyecek olursak birey özgüven eksikliğini bir hastalık gibi görüp bunun bir ilaçla ortadan kaldırılabileceğini düşünmesinden ziyade temelde yatan bu sorunun çözülmesinde doktorun da ilacın da yine kendisi olduğunu fark ettiği an tedavi başlayacaktır.
Yazar: Ebru Arslan