Bilgiye Sahip Olma Açlığı

İnsanların birbirine uyuşmayan farklı bakış açılarına sahip olduğu hepimizin bildiği ve dile getirdiği bir şeydir. Bu konu hakkında toplumun birer parçası olduğumuz halde olaylar karşısında takındığımız davranışlar ve verdiğimiz tepkilerimiz aynı olmaz. Neden tepkiler birbirinden farklı olmak zorunda kalıyor diye hiç düşündüğünüz ya da üzerinde kafa yorduğunuz, çevrenizdeki insanlar ile beyin fırtınası yaptığınız oldu mu?

Farklı Bakış Açıları

Çoğu zaman farklı şeyler dikkat çekici olarak algılanmaktadır ya. İşte bizlerin farklı bakış açılarına sahip olmamız özünde geliştirebileceğimiz düşünce zenginlikleridir fakat çoğu insan bilgilenme konusunda aman bu öğrendiğim şey benim ne işime yarayabilir ki der ve bu konuda bir bilgi sahibi olmayarak bilgiye olan ihtiyacını görmezden gelir. Bilgiye olan açlığını doyurmamayı ve tatminsiz bırakmayı tercih eder. Bu bilgilenme ihtiyaç ve merak güdülerini farklı duygu durumları ile örtmeye de çalıştığı zamanlar olur.

Burada paylaşacağımız konu çerçevesinde bu duygular bazen merhamet ve sözde empati kuruyorum şekilde olsa da gerçekte son derece rahatsız edici olabilmektedir. Bunu yaşayarak tecrübe etmiş bir insanım. İnsanların kendilerini daha iyi kalpli insanlar olarak kabul etmeleri bazen karşısında ki kişiyi yaralarcasına bir yardım etme çabası şekilde olabiliyor.

Bilgi Açlığı

Yukarıda bu konuda bilgiye olan açlığı, öğrenme ihtiyacını kendi yaşam örneğim üzerinden açıklayacağıma değinmiştim; Ben 37 yaşında bir çok kişiye göre tabii ki bu bir genelleme olamaz ama eğitimli ve de %98 oranında fiziksel olarak engelli bir motor nöron kas hastasıyım. Ben hareket fonksiyonlarımı kullanamayan bir insanım. Fakat bunun yanı sıra da bilişsel fonksiyonlarımı zeka ve öngörü yetenekleri gibi gelişmiş bir şekilde hayatıma ekleyebilmiş bir bireyim.

Örneğin; ben dışarı çıktığım zaman tabii ki yanımda anne ve babamın da olması gerekiyor ve bir tekerlekli sandalye ile çıkıyorum. Sokaklarda farklı insanların farklı bakış açıları ile bana nasıl bakmakta olduklarını ve sonrasında bana karşı oluşturacakları davranışları görmeyi ve bana karşı tutumları üzerinden eğitimini aldığım sosyoloji alanında içerisinde yaşadığım toplumun engelli bir birey ile karşılaşmasının farklı farklı hikayeleştirmesini kendi iç dünyamda yapabilmeyi çok seviyorum. Sanırım bu da benim bilgi açlığımı kamçılıyor ve harekete geçiriyor.

Yardımcı Olabilmek

Dışarıda tekerlekli sandalyede birini gören yurdumuzun güzel insanlarında gözlemlediğim ilk tepki şu oluyor. (istisnalar olmakla birlikte ). Sokaktayken diğer insanlar yürüyor ben tekerlekli sandalyede iken karşınızdan mutlaka koşar adımlarla bize doğru gelen ve “yardıma geldim, dur dur dur “diye bağıran birini görebiliriz. Eğer siz bu satırları okuyan sevgili okuyucu evet eğer siz engelli bir insan değilseniz şu iki tepkiden bir tanesini vermeniz muhtemel.

Ya ne var ki bunda kişi gördüğü bir engelli insana yardımcı olmak isteğiyle böyle hareket ediyor diyebilirsiniz. Bu en doğal verilecek tepki. Çünkü muhtemelen siz de gayri ihtiyari yaşamınızın bir anında bu davranışta bulunmuş olabilirsiniz.

Empati Kurmak

Gelelim diğer tutumu sergileyecek olan kişilere bu arada diğer tutum diye bahsettiğim davranış şeklinde yaşamının bir evresinde bir engelli ya da tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalmış yaşlı ya da engelli birey yakınları eşi dostu olan kişiler işte diğer dediğimiz bu grubun tutumu biraz daha bilinçli olacaktır. Çünkü bu grup da yer alan insanlar tekerlekli sandalyede oturan insanın yaşadığı zorluklar ve dışlanmışlık hissini ve bu kişilere karşı az da olsa bilgilenmiş bir ruh hali ile davranacaklardır.

Farklı bir yaşama ve o, yaşamın içerisinde bulunan insanlara bakış açıları ilk grup da ki insanlar gibi olmayacak daha fazla empati kurma becerisi ile yaklaşacaklardır. Çünkü kendileri kadar kolay değil bu sandalyedeki insanın yaşam mücadelesi. Bu kişiler için dışarıda olabilme, herkes gibi yaşama ve her alana dahil olma arzusundadır. Hem kendisine farklı olduğunu rahatsız edici bir şekilde hissettiren hem de çevredeki fiziki şartlar ile (yüksek kaldırımlar, onarım çalışmaları hiç bitmeyen yollar ve rampaların önlerine park halindeki araçlar) mücadele ederek dışarıdaki hayatın bir parçası olmaya çabalayan engelli ve yaşlı insanlar ile empati kurabiliyordur.

Bu durum şu atasözünü aklıma getiriyor; “Attan düşenin halinden ancak attan düşen anlarmış.” Peki neden attan düşmeden önce bir az da olsa farklı şartlar altında yaşamlarını devam ettirmek zorunda olan insanların yaşamlarını kolaylaştırmaya çalışılmıyor? Yani merak edip bilgi sahibi olmak için bir şeyler yapmak çok mu imkansız? Bu soruların yanıtı her birimizin farklı bakış açısı ile empati kurabilme yeteneği kapasitesi kapsamında değerlendirilebilir. Kesinlikle imkansız olduğunu ben düşünmüyorum. İnsan isterse neler yapmaz ki.

Yazar: Hatice Özkan