Dijital Dünyada Eğitim

Ülkemizde teknoloji ve eğitim konularını tam olarak konusunda uzman insanların ele alıp dengeyi sağlayıp kaynaştırması gerekiyor. Bizim de başka ülkeleri inceleyip taklit etmeden kendimize özgü bir eğitim sistemi geliştirmemiz bunu teknolojiyle birleştirmemiz gerekiyor.

Eğitim ve teknoloji kelimeleri ne kadar da uyumlu değil mi? İki kelimede geleceği ne kadar temsil ediyor. Peki gerçekte bu kelimelerin anlamlarını ne kadar biliyoruz?

Teknoloji Nedir?

TDK’ ya göre teknolojinin ilk anlamı ‘’Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi, uygulayım bilimi’’.

İkinci anlamı ise ‘’İnsanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü ‘’.

Buna tanımlara göre teknoloji her tarafımızda. İşimizi kolaylaştıran her şey, her araç teknolojinin bir parçasıdır. İşimizi kolaylaştırdıkça hayatımızın her alanına sokmaya başladık. En son eğitim alanında da teknolojiyi kullanmaya karar verdik. Peki ama nasıl? Önce akıllı tahtalarla sonra öğrencilere dağıtılan tabletlerle. Bunun yarar ya da zararları ayrı olarak tartışılır. Öncelik olarak ‘’ eğitimin içine teknolojiyi başarıyla yerleştirebildik mi?’’bu tartışılması gerekir. Ama bundan da önce bir de eğitim ne demek ona bakalım.

Eğitim Nedir?

Yine TDK ’ya göre bakarsak eğitim ’’Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye’’ olarak tanımlanıyor.

Şimdi iki anlamı da birleştirirsek çocukların kişiliklerini, becerilerini, anlayışlarını geliştirmek için teknoloji bulunmaz fırsat. Çünkü teknoloji bilgiyi, dünyayı daha erişilebilir hale getiriyor. Bilgiye ulaşımın daha kolay olduğu böyle bir ortamda peki neden hala teknolojiyi doğru kullanamıyor öğrencilerimiz? Bu da bizi başka sorulara yönlendiriyor.

Eğitim Ve Teknoloji Uyumlu Bir Çift Mi?

Bu sorunun cevabını bir eğitimci ya da bir ebeveyn olarak cevaplayamam. Bu sorunun cevabını ben de bir yüksek lisans öğrencisi olduğum için öğrenciler gözünden cevaplayabilirim. Her şeyden önce dijital dünyaya halen ayak uyduramadık. Halen bilgiye ulaşmamız kısıtlı halde. Dünyanın birçok yerinde en önemli üniversitelerin kütüphaneleri bile kaynaklarını dijitale açıp erişilebilirliği kolaylaştırırken bizim ülkemizde bu tam anlamıyla gerçekleşmedi. Yani doğru bilgi kaynağına dijital ortamda henüz çok fazla ulaşamıyoruz. Üniversite sınıflarında yaygın teknoloji adına sadece projeksiyon aletlerini görebiliyoruz. Ya da lise ve ilkokullarda akıllı tahtalar. 21. Yy hızla akıp giderken teknolojik olarak sıçrama yaşadığımız çağda biz eğitile teknolojiyi doğru olarak kaynaştıramıyoruz.

Tabi ki bu durum gün geçtikçe iyileştirilmeye çalışıyor. Üniversitelerde teknoloji fakülteleri açılarak öncelikle teknolojik eksikliğimiz giderilmeye çalışılıyor. Başarı kısmı uzun vadede bekleyip görmemiz gereken bir iş. Ülkemizde eğitim içinde büyük adımlar atılmaya çalışılıyor. Bu da zamanla bekleyip görmemiz gereken bir iş ama şu an ki durumun en iyi özetini hem teknoloji hem de eğitim açısında eleştirisiyle sayın Emin Çapa yapıyor. Bu arada kendisinin TedX konuşmasını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Peki bu kadar eleştirdik ama ailelerin buradaki rolü ne? Ailelere burada büyük bir sorumluluk düşüyor o da çocuklarının elindeki teknolojiyi yani interneti doğru kullanmalarını sağlamak.

Eğitimde Teknoloji Gerekli Mi?

Bir başka temel soru da bu. Bu soruyu aklıma getiren ise Finlandiya ‘ nın eğitim sistemi . Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip PISA da birinci gelen bu ülke neden teknolojiden daha fazla çocuklarını doğaya yönlendiriyor?

Finlandiyalı çocukların okul yaşamı, Finlandiya’nın bizzat uygulamakta olduğu gençlik ve eğitim politikalarının sonucudur; PISA testlerinin değil. Fin eğitim sisteminde okuma becerileri, bilim ve matematik okur yazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önemli. Finli çocuklar anaokulu ve ilkokul hayatları boyunca oyun oynar ve zevk alarak öğrenirler. Finli öğretmenler de ebeveynler de matematik veya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolunun müzik, drama ya da spor uygulamaları olduğunu düşünür. Akademik ve akademik olmayan öğrenme biçimleri arasında kurulan bu denge çocukların okuldaki mutluluğunu sağlamanın büyülü formülüdür. PISA testleri, okul yaşamının çok önemli olan bazı kıstaslarını değerlendirme dışında bırakıyor.’ Pasi Sahlberg

Düşük maliyetler, kısa okul saatleri ile yüksek akademik başarıyı; bireyselliğe, bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen eğitim anlayışıyla bol boş zamanı, eğlenerek öğrenmeyi birleştiren Fin eğitim sistemi hala eğitimin rüya ülkesi olmaya devam ediyor.’

Yukarıda gördüğünüz bu gazete haberi alıntısı aslında konuyu resmen özetliyor. Tabi ki Finlandiya teknolojiye sırtını dönmüyor ama doğayı merakı, eğlenceyi, oyunu, zevk akmayı da geri plana atmıyor. Yani bir çocuk için gerekli olan şeyleri gerçekten harmanlıyor. Bu yüzden de PISA gibi uluslararası bir sınavda öğrencileri başarılı oluyor.

Ülkemizde teknoloji ve eğitim konularını tam olarak konusunda uzman insanların ele alıp dengeyi sağlayıp kaynaştırması gerekiyor. Bizim de başka ülkeleri inceleyip taklit etmeden kendimize özgü bir eğitim sistemi geliştirmemiz bunu teknolojiyle birleştirmemiz gerekiyor. Bunu doğru oranlarda yapmamız gerek. Bir tarafın eksik bir tarafın fazla olması binayı temelden sarsar. Bizim temelimiz çocuklarımıza vereceğimiz eğitim. Çünkü çocuklarımız demek geleceğimiz demek.

Yazar: Sinem Dedeş