Duygusal Bozukluk: Tükenmişlik Sendromu

Hayatın akışına ayak uydurmaya çalışan insanoğlu bir karışıklık içinde kendini bulur. O anda fark edemese de zaman içerisinde yorgunluk hissi ve yaşanmışlıkların ağırlığı insanları sarar ve duygusal anlamda bir boşluğa çeker. Kontrolü kaybedercesine peşinden olumsuzlukları getirir.

Hayatın akışına ayak uydurmaya çalışan insanoğlu bir karışıklık içinde kendini bulur. O anda fark edemese de zaman içerisinde yorgunluk hissi ve yaşanmışlıkların ağırlığı insanları sarar ve duygusal anlamda bir boşluğa çeker. Kontrolü kaybedercesine peşinden olumsuzlukları getirir. İşte gerek özel hayatında gerekse çalışma hayatındaki dengenin bozulmasıyla oluşan bu “duygu-durum” bozukluğunu tükenmişlik sendromu olarak adlandırıyoruz. Peki, bu duygusal bozukluğa neler sebep oluyor?

Bireysel Faktörler

Toplumun temeli olan bireyler, bu sendromun baş karakterini oluşturur. Çünkü aslında hem etkileyen hem de etkilenen yine bireyin kendisidir. İnsanların daima bir şeyleri kontrol etme ve belli bir düzeyde tutma çabası, hayatın her evresinde mutlaka karşımıza çıkar. Çünkü bu insan doğasında vardır. Hep daha iyisi olması için daha çok kendinden verme diyebiliriz. Bunun etkisini çalışma hayatında daha çok görebiliyoruz. Düzenli ve gerektiğinde kat be kat artan bir çalışma mekanizması; gerek üstüne karşı beklentileri ve bu beklentileri en iyi şekilde yerine getirme arzusu, gerekse astına karşı sorumluluk bilinci ağır bir yük olarak insanın omuzunda birikir. Bir yandan öz benlikleri gelişmemiş, öbür yandan empati yeteneği yoksun insanlarla bir arada bulunma zorunluluğu, siz isteseniz de istemeseniz de var olan enerjinizin sömürülmesi anlamına gelecektir. İşte bu durum sonucunda; fizyolojik yada psikolojik anlamda kaybettiklerimiz, kazandıklarımızı fazlasıyla geçiyorsa ve artık dayanılmaz seviyeye ulaşmışsa tam olarak sendrom evresine geçiş yapmışız demektir.

Örgütsel Faktörler

Bu kategoride, insanın kendinden çok, bulunduğu çevresel etmenler sebebiyle bu duruma sürüklendiğini görebiliriz.

  • Aşırı iş yükü
  • Çalışma grubu içindeki çatışmalar
  • İşinde yeterli olamama duygusu
  • Örgütsel anlamda rollerin belirsiz olması ve bunun sonuncunda meydana gelen rol karmaşası
  • Örgüt yapısına uymayan liderlik türleri
  • Mobbing
  • Uzun ve düzensiz çalışma saatleri
  • Çalışma ortamının değişkenliği ve zor koşullara sahip olması
  • İş güvenliği konusunda hassasiyetin göz ardı edilmesi
  • Örgütün belli bir kültüre dayalı olmaması

Tükenmişlikle Başa Çıkmanın Yolları

Temel adım olarak bireysel anlamda eksiklerimizi doldurmakla işe başlamalıyız. Böylece örgütsel anlamda başa çıkabilecek gücü yeniden kazanmış olabilelim. Bu durumu hastalıklarla başa çıkabilmek için bağışıklık sistemimizi güçlendirmek olarak görebiliriz. Vücudumuzu dengeye sokmalıyız ki, doğal dengeye ayak uyduracak tempoya sahip olabilelim. Tükenmişlik Sendromu İçin Çözümler tabi ki var. Bunun için öncelikle bu asamalar doğrultusunda hareket etmeliyiz:

  • Sosyal ilişkilerimizi ve iletişimimizi arttırmak
  • Duygularımızı en iyi şekilde karşımızdakine ifade edebilmek
  • En çok sevdiğimiz şeyleri yapmak ve sevdiğimiz insanlarla zamanımızı geçirmek
  • Olumsuzlukların da hayatın içerisinde var olduğunu kabul etmek ve gerektiğinde hayır diyebilme yetisini gösterebilmek
  • Düzenli uyku uyumak
  • Yeni hobiler edinmek
  • Beklentilerimizi kendimizle eşdeğer kılmak
  • Sorumluluk bilincini kendi akışı içerisinde bırakmak
  • Başarının; onaylanmak ile değil, kişinin asıl öz benliğini kabullenmesiyle sağlanacağına gönülden inanmak.

Tüm bunları göz ardı etmek mümkün olmasa da hayatı anlamlı kılan aslında çok olan şey değildir. Az olanın belki de en değerli ve onun kıymetinin bilindikçe mutluluğun çoğalacağını anlamakla eşdeğerdir. Ve her şeyin üstesinden tek başına bazen gelemeyebiliriz. Bizler nihayetinde insanız. Bazı durumlarda kendimiz dışında birinin varlığına ihtiyaç duyabiliriz. Bu sebeple gerektiğinde profesyonel destek almaktan asla kaçınmamalıyız.

Yazar: Vildan Çakıroğlu