Farkında Olmadığımız Miras: Negatiflik Önyargısı

Farkında Olmadığımız Miras: Negatiflik Önyargısı
Photo by Arun Sharma / Unsplash

"Kötü şeylere inanmak daha kolaydır. Bunu fark etmiş miydin?" 1990 yapımı Pretty Woman filminde Julia Roberts'ın canlandırdığı karakter, Vivian böyle derdi filmde.

Negatifliğe Olan Eğilim

İnsan olarak yaratılıştan gelen birtakım yatkınlıklarımız var. Bunlardan biri, negatifliğe olan eğilimimiz. Birkaç ihtimal arasından negatif olan her zaman daha olası gibi gelir bize. Olayların negatif yönleri sanki daha parlaktır. Bardağın dolu tarafından bakmayız da o boş kalan kısım gözümüzde büyüdükçe büyür. Vivian'ın da söylediği gibi kötü şeylere inanmak gerçekten daha kolaydır. Tanıdık geldi değil mi?

Eğer siz de bunlardan birini veya birkaçını ya da benzerlerini yaşıyorsanız -ki eminim hepimiz gibi siz de yaşıyorsunuz- korkmayın, suçlu olan siz değilsiniz. Esas suçlu bize bu mirası bırakan atalarımız:) Bu mirasa "Negativity Bias", yani Türkçe adıyla "Negatiflik Önyargısı" diyoruz.

Negativity Bias Nedir?

Olumsuzluk etkisi olarak da bilinen negatiflik önyargısı olumsuz bir doğaya sahip olan şeylerin, kişinin psikolojik durumu ve süreçleri üzerinde nötr ya da olumlu şeylerden daha büyük bir etkisi olduğu düşüncesidir. Bu önyargı, bizi negatif uyaranlara karşı uyanık tutan evrimsel bir yatkınlık aslında, vücudumuz biz farkında değilken bile bizi korumaya programlı. Yaşamını mağaralarda sürdüren ve gelebilecek her türlü tehdide karşı tetikte olmak zorunda kalan atalarımız için bu yatkınlık bir ölüm kalım meselesiydi.

O dönemde oldukça kullanışlıydı, hayat kurtarıyordu. 21. yüzyıl insanı için ise bir yük ve eziyet haline geldi. Belki kahvemizi alırken sırada bekleyen öteki müşteri cebinden çıkardığı bıçakla bize zarar vermeye çalışırsa hayat kurtarıcı olabilir fakat bunun dışında bizi bir stres topuna çevirerek günden güne eritmeye başladı.

Kurtulmanın Yolları

Peki, tamam, böyle bir yatkınlığımız var da hiç yolu yok mu bundan kurtulmanın, ya da en azından üzerimizdeki olumsuz etkisini azaltmanın? Var tabii, olmaz mı? Ohio Üniversitesi Wexner Tıp Merkezi STAR (Stress, Trauma, and Resilience) Programı'nın başkanı Doktor Kenneth Yeager şöyle söylüyor: "Temel faktör kendimizle deneyimlerimiz hakkında nasıl konuştuğumuzdur. Eğer günlük faaliyetlerinize dikkat etmek, neyin önemli olduğunu (ve neyin olmadığını) fark etmek için kendinize meydan okursanız; pozitif yaşam deneyimlerine sahip olma olasılığınız daha yüksektir." Temel olarak, hayatın her anını farkında olarak yaşar ve olumlu/olumsuz tüm deneyimleri kucaklamayı bilirseniz hayatın olumsuz yönlerinin üzerinizde eskisi kadar ağır bir yük oluşturmayacağını görecekseniz.

Hayat Zıtlıklarla Güzel Fakat Mutluluk Dengeyi Bulabildiğinizde Gelir

Birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalsanız bile hayatın olumlu yönlerini fark etmeye ve anlamaya çalışabilirsiniz, küçücük olsalar bile. Olumsuz iç sesinizin farkına varıp, ona şefkati öğretebilirsiniz, unutmayın ki acımasız olmasına izin veren de sizdiniz. Yeni hobiler edinebilir, belki uzun zamandır görmediğiniz, çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı görebilir, şükretmeyi ve küçük şeylerden mutlu olmayı hatırlayabilir veya bunu zaten yapıyorsanız bir adım ileri gidip şükran günlüğü tutmaya başlayabilirsiniz.

Hayatın farkında olmaya çalışmakla yetinmeyip kendinize yeni pozitif deneyimler edinebilirsiniz. Sadece çalma listenize birkaç neşeli şarkı ekleyerek bile hayatınıza daha pozitif bir anlam katabilirsiniz. Hayatınızın kontrolü sizin elinizde, onu kara bulutlarla donatacak olan da pozitif yaşam deneyimleriyle süsleyecek olan da sizsiniz. Kendinizin farkında olun ve gökyüzündeki yıldızları izlemenin tadına varın.