İş Hayatında Kadın Olmanın Farkı

Çalışma yeryüzünde insan izine ilk rastlandığı günden bugüne kadar var olagelmiş bir olgudur. İş hayatında kadın varlığı da geçmişten günümüze hep var olmuştur.

Çalışma yeryüzünde insan izine ilk rastlandığı günden bugüne kadar var olagelmiş bir olgudur. İş hayatında kadın varlığı da geçmişten günümüze hep var olmuştur. Tarım toplumlarından bugünkü post modern toplumlara kadar uzanan süreçte kadın gerek tarlada gerek evin içinde gerekse iş yaşamının farklı alanlarında ekonomik hayata her zaman aktif olarak katılmıştır.

Ancak hiçbir zaman ekonomik hayata katılımları ile bu ekonominin ortaya çıkardığı toplumsal ve finansal kalkınmadan gördüğü fayda doğru orantılı olmamıştır. Bu durumun ülkelerin ve toplumların gelişmişlik düzeyi ile ilişkilendirildiği görülse de genelde tüm toplumlarda kadınların erkeklerin arkasında kaldıkları bilinen bir gerçektir.

İş Hayatında Kadının Varlığı

İş hayatında kadın olmak irdelenmesi, sosyal, kültürel ve ekonomik gibi birçok etmenle incelenmesi gereken bir konudur. İş hayatında kadın varlığını etkileyen en önemli sorunların başında ataerkil düşünce yapısı gelmektedir. Bu anlayış ve yaşam tarzı yüzyıllardır kadını evin içine hapsetmiştir. Hatta kendisinin bile bunu içselleştirip aynı yaşamın devamını sağlayacak kız ve erkek çocuklar yetiştirmesine sebep olmuştur.

Her ne kadar Dünya Savaşları ve Sanayi Devriminden sonra ortaya çıkan işgücü kaybını gidermek için iş sahalarına kabul edilseler de sadece hizmet sektöründe yer edinebilmişlerdir. Çok düşük ücretler ve kötü çalışma koşullarına maruz kalan kadınlar, bu defa da hem evde hem işte sömürülmeye başlanmıştır.

Cinsiyet Ayrımları

Günümüz post modern toplumlarda ise iş hayatında kadın olarak var olmak hala çok zordur. Her şeyden önce biyolojik temelli toplumsal cinsiyet ayrımları yadsınmayacak şekilde varlığını sürdürmektedir. Yüksek eğitime sahip kadınlar bile toplumun cinsiyet ayrımına uygun şekilde sınıflandırdığı ve kadının ev yaşantısının uzantısı kabul edilen işlere eğilim göstermektedirler. (Hemşire, Öğretmen)

Öte yandan ilk olarak 1900’lü yılların sonlarında Amerikan medyasında kullanılan ‘Cam Tavan Sendromu’ bugün hala ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Kadın çalışanların kariyerlerinde yükselmeleri için ön yargı ve tabulardan oluşan görünmez engeller olarak tanımlanan bu durum, iş hayatında kadın varlığını ve kariyerini etkilemektedir.

Erken Eş Olmak

Ancak bugün hala eğitim ve öğretim olanaklarından faydalanamayan, erkenden eş ve çocuk sahibi olmak zorunda kalan kadınlar vardır ki onların durumu çok daha zordur. Emekleri hane işi işlerde sömürülmekte ya da düşük ücretler ve sigortasız çalışma koşullarına maruz kalmaktadırlar.

Bu durum kadınları erkeğe bağımlı hale getirmekte eş anne ev kanın olarak yaptıkları işin ekonomik değeri olmaması sebebiyle toplumsal değersizliğe itmektedir. Son çeyrek yüzyılda iş hayatında kadın sayısında önemli artışlar olmuş ise de bu durum çalışma koşullarının aynı oranda iyileşmesini getirmemiştir.

Neler Yapılabilir?

  • İş hayatında kadın istihdamının artırılmasına yönelik projelerin çoğaltılması önemlidir. Ancak mevcut bu projeler kadının sosyal ve kültürel gelişimine yarar sağlamaktan çok uzaktır. Kadınların hane içi sorumluluklarının kolaylaştırmaya yönelik politikalar geliştirilmedikçe faydası olmayacaktır. Çocuk hasta engelli ve yaşlı aile bireylerinin bakımında devlet desteği ile toplumsal sorumluluk alınmalı erkekler bu sorumluluğu kadınlar ile eşit şekilde paylaşmayı öğrenmelidir.
  • Kadının kişisel gelişimini iş hayatına girişini, devamlılığını ve kariyer hedeflerinin gerçekleşmesini sağlayacak politikalar geliştirilmelidir. Bu kazanımlar yalnızca örgün eğitim ile verilemeyeceğinden Yaygın Eğitim, Meslek Eğitimi, Yaşam Boyu Eğitim gibi eğitim modellerine ulaşım kolaylaştırılmalıdır.
  • Cinsiyet ayrımcılığına yönelik toplumsal bilinç artırılmalıdır. Farklı platformlarda toplumun geneline yönelik bilimsel çalışma ve faaliyetler çoğaltılmalıdır.

Kadın çalıştığı işte mutlu oluyor ve emeğinin karşılığını alıyorsa, aile bütçesine katkıda bulunduğu gibi gelirinin ve geriye kalan zamanının tamamını çocukları için harcayacağından, bu durum sağlıklı ve daha mutlu nesiller yetişmesine olanak sağlayacaktır.

Yazar: Burcu Ilıman