İstediğimiz Geleceği Yaratmada Bilginin Rolü

Hepimiz bilim ve teknolojideki ilerlemelerle hızlanan belirsizlik dünyasının içinde yaşıyoruz. İlerlemelere isim verecek olursak yapay zeka, otonom insansız hava aracı, sentetik organizmalar ve Şeylerin İnterneti. Bu hızlanan değişim temposu bizi geleceğe doğru itiyor gibi gözüküyor ve bizim kimin kontrolde olduğunu merak etmemize sebep oluyor. Ya da muhtemelen savunmaya geçmemize sebep oluyor.

Kendi Geleceğinizi Kendiniz Yaratın!

Space Age çizgi filminde en hızlı koşu bandında koşan George Jetson gibi; "Durdurun şu çılgın şeyi!" Yani gelecek bizim kontrolümüzde değilmiş gibi. Ama geleceğe karşı kontrolsüz bir yaklaşım bizim tek seçeneğimiz değil. Şans ve yetenek kombinasyonu ile gelişimin inanılmaz bir seviyesine ulaştık. Ama bazen bu sanki kabul ettiğimiz şeylerin anlamının sonradan anlaşılması gibi. Neden geleceğe doğru farklı bir yol almayalım ve de oraya ulaşmadan önce daha fazla düşünüp daha iyi sorular sormayalım ki? Neden geleceğimizin kontrolünü almayalım ve de karar almayı çok az bir kesime bırakmaktansa bizim de katılım yapabileceğimiz paylaşılan bir geleceğe şekil vermeyelim?

Neden bu soru tartışılmadan önce bizim istediğimiz geleceği istemeyelim? Geleceği sahiplenme odağı bizim üniversitelerimizin çok iyi bir şekilde üstlendiği bir rol. Yine de şaşırtıcı bir şekilde bugünkü prensiplerimizin, değerlerimizin ve seçimlerimizin nasıl yarın istediğimiz dünyada yaşayıp yaşamadığımızı tanımlayacak olması hakkındaki sistematik sorguya sadece birkaçımız kendini vermiş durumda. Bu toplumsal etki üzerinde yoğun odaklanma gerektirir. Ve geleceği tahmin etmektense bu daha çok inandırıcı olan gelecek hakkında düşünmek ve de sosyal olarak istenilen sonuçlara ulaşmak için yapılabilecekleri değerlendirmek anlamına geliyor.

Arizona Üniversitesi’nde Toplumda Yenilik Geleceği Enstitüsü ve Okulunu kuruldu. Farklı alanlardan fakülte ve öğrencileri bir araya geldi. Mühendislik, jeoloji, fizik, bilim, teknoloji çalışmaları, hukuk, siyasi bilimler ve yönetim dahil olmak üzere birçok alanda çalışma yaptılar. Bir teknoloji meraklısı olsun ya da olmasın, kod yazabilsin ya da yazamasın hepsinin geleceği var ve bir vatandaş... Ve toplumsal amaçlar hakkında endişeli. Yeni bilgiyi kovalamak ve insan yararına onu uygulamak için seçtiğimiz yolu değiştirmeye yardımcı olacak fikirler, araçlar ve yetenekler yaratmak onların misyonu. Ele alınan iş boyutu çok büyük ve çok bunaltıcı gözükebilir.

Bilim ve teknoloji insan ırkının hayatta kalması ve toplumun iyiliği için ekonomiye nasıl daha iyi bir şekilde entegre edilebilir? Bir sonraki jenerasyon yapay insan yaratımı güvenlik, ekonomi, insanların refahı ve biyosfer için ne anlama gelecek? Daha iyi kararlar almak, küresel tehditlerle başa çıkmak ve karmaşık yaşamlarımızı geliştirmek için büyük bilgi akışını nasıl yönetmeliyiz? Bu çeşit sorular öğrencilerin ve fakültenin karşılaşacağı sorular. Ama görev sadece onların değil. Hepimiz daha büyük bir topluma katılım yapma sorumluluğunu alabiliriz ve kendimizi pozitif fark yaratma kapasitesine sahip daha becerikli, düşünceli çalışanlar ve katılımcılar olmaya hazırlayabiliriz.

Basit bir şekilde yenilik dalgalarında sürünmektense daha aktif bir rol alabilir, sorular sorabilir ve sonucu etkilemek için çözümler arayabiliriz. Küresel sorunlarımızın boyutu sadece yeni kurumlar ve yeni düşünce şekilleri gerektirmiyor, bizim yenilik için olan büyüyen kapasitemiz bizi bilim ve teknolojinin toplum, bireysel yaşamlarımız üzerinde olan etkilerini iyi ve kötü şekilde yansıtmaya itiyor. Ben hayatımı bilgi yaratan girişimlere adadım ama size şunu söyleyebilirim: Bizim hala kolektif olan becerilerimizi kolektif olan refahımıza kazandırabilmeyi başarabilmek için gitmemiz gereken uzun bir yolumuz var.