Markanız İçin Hikaye Anlatıcılığı Rehberi
Bugün en önemli ve güçlü markaların anlatacak bir hikâyeleri var. Çünkü marka hikayeleri satış rakamlarını arttırır.
Sözlü kültürün uygarlık içinde kendine yer edinmesinde büyük bir katkısı olan hikâye anlatıcılığı; nesilden nesle aktarımı neticesinde etkili bir sosyal paylaşım aracı görevini üstlenmeye devam ediyor. Günümüzde önemini kaybettirmeden dijital çağa da uygun olarak markanın belirli hedef grubuna mesajı iletmede tercih edilen bir yöntem haline geldi.
Bugün en önemli ve güçlü markaların anlatacak bir hikâyeleri var. Çünkü marka hikayeleri satış rakamlarını arttırır. Bu durumun farkında olan markalar adımlarını daha sağlam atarak mevcut rekabet koşullarında bir adım daha önde olmayı başarıyor. Peki bir marka neden hikâye anlatmalı, nasıl anlatmalı?
Görmek Ve Göstermek
Bakmakla görmek arasındaki ince ama net çizgi bize bir şey söylüyor. Çağımızın sözden daha revaçta olan iletişim biçimi birbirlerini görmek ve göstermek üzerine kurulu. Öyle ki sosyal paylaşım siteleri bunu kesin bir biçimde göstermeye de yarıyor. Kurumlar ve şirketler için de en önemli şey yaratılan soyut ya da somut ürünlerini satmak ve tüketici ile sadakatini sürdürmek oluyor.
Bu noktada yaratılacak bir duygusal bağ tüketicinin zihninde yer alan istek ve ihtiyaçlara da uygun hâle gelecektir. En gözde ürünlerin reklam ve tanıtımlarında gösterdikleri anlatım diline bir bakın. Ürünleriyle doğrudan bir bağ kuran tüketiciler o ürün ve markaya da sadakatlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Bundan dolayı bir hikayeyi sözden çok sözle beraber gösterin.
Deneyim Çok Önemli
İnsanlar kendilerinde olmayan ya da anlamadıkları bir şeyin farkına da varmayacaklardır. Yaratılacak duygusal bağ ancak deneyimlere seslenirse etkili olacaktır. Paylaşılacak ortak bir anlatı her zaman hedef grubun ilgisini cezbeder. Bu ilginin sürdürülmesi için ürünün mevcut özelliklerine uygun bir bağ kurulmalıdır. Dikkat edilmesi gereken ise yaratılan bir anlatının tüketici odaklı olmaktan hiçbir zaman uzaklaşmamasıdır. Her insanın benzer ihtiyaç ve istekleri olduğu düşünüldüğünde bu kadar fazla marka ve ürünün anlamı nedir?
Kendini diğerlerinden ayıran, benzersiz bir dünya ve dil kullanan markalar; yarattıkları dünya ile tüketicilere de kendilerine ait bir deneyim sunmuş oluyorlar. Kurgulanacak dünya ve dilinizin benzersizliği, aklınıza gelen basit bir fikri bile sağlam temellere oturtacaktır. Unutmayın farklılığı gösterecek şey o fikri iyi taşıyacak özgün bir dünyanızın olmasından kaynaklanacaktır. Yaratacağınız dünyanın sözleri simgeleri mutlaka tüketicinin zihninde yer alacaktır. Buna iyi bir örnek Apple’ın Blackberry’e karşı böğürtlenin elmayı delip geçemeyeceğine yönelik reklamı teşkil eder.
Gerçeği Büyüleyin
Tüketicilere öyle ya da böyle yalan söylemenin göstermenin cezasını yine tüketicinin vereceğini unutmayın. Tüketim çağında böylesine güven kırıcı deneyimler olumlu deneyimlerden en az iki kat daha hızlı yayılıyor. Bu riski almamak için ürün ya da hizmetinizin özelliklerini iyi düşünmeli ve hedef grubunuza iyi anlatmalısınız. İnandırıcılıktan uzak mesajlar tüketicinin zamanını harcamasına da değmiyor. Bundan sebep gerçeği anlatırken dünyanıza uygun simge ve dili kullanmayı ihmal etmeyin ve tüketiciye dünyanıza inandırın.
Sosyal Medyanın Gücü
Artık görünmenin egemenliğinde bir çağda olduğumuzdan inkar edilemeyecek bir gerçek var. Markanız varsa ve pazar yarışında adınızın görünür olmasını istiyorsanız sosyal medyayı marka yönetiminde aktif olarak kullanmanız gerekiyor. Maliyetinin olmaması ve etkileşimin kısa sürede yükselmesi markanızın sesini de duyuracak. İyi bir sosyal medya yönetimi ile kullanıcıların markanızdan haberdar olmaması mümkün değil. Önemli olan hikâyenizi sunacağınız en ideal platformu seçmeniz olacaktır. Mesajınızın yarattığı etkiyi görmek ve ölçmek için mutlaka geri dönüşleri dikkate alın. Markanızın ileriye dönük başarısının kullanıcılarla kuracağınız etkileşime bağlı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Yazar: Emine Büşra Kanat