Üretmek Her Şeyin Çaresi Mi?
Anne ve babalar çocuklarının gezdiği ülkeleri övünerek anlatıyor ve kurumların büyük ödeneklerle her sene bir yerlere gönderdikleri çalışanları Instagram hesaplarında alkış topluyor. Toplumsal statüyle alakalı diğer bir konu üretmekten doğan aşırı yoğunluk.
Neden bu kadar yoğunluğun içindeyiz? Neden bir günde pek çok maile cevap vermek ve dur durak bilmeyen toplantılara katılmak zorundayız? Bu üretim yoğunluğunun kaygı seviyemizi yükselttiği kesin. Pek çoğumuzun yetersizlik hissetmesinin yanında, geride bıraktıklarımız yaşadığımız habitata büyük zarar veriyor. Daha fazla üretirken aynı zamanda bilinçsizce daha çok atık ve daha çok rekabet üretiyoruz.
Durdurulamayan Seri Üretim
Anne ve babalar çocuklarının gezdiği ülkeleri övünerek anlatıyor ve kurumların büyük ödeneklerle her sene bir yerlere gönderdikleri çalışanları Instagram hesaplarında alkış topluyor. Toplumsal statüyle alakalı diğer bir konu üretmekten doğan aşırı yoğunluk. Günümüzde bir çalışanın değerine ilişkin parametrelerden biri durumunda.
Genel olarak sitemli bir dille ifade edilse de uzun uzun maruz kaldıkları yoğunluktan bahsetmenin ardında aynı zamanda gizli bir övünme olduğu da fark ediyor edilebiliyor. Şikâyetçi kişi bu şekilde ne kadar üretken olduğunu kendisine birilerinin ihtiyaç duyduğunu ve önemli işlerde bulunduğunu vurgulamış oluyor.
Şikayet Dili Sınıfsallığı
Bu noktada şikayet dilinin oluşturduğu bir sınıfsallık var. Bir temizlik görevlisinin yapması gerekenleri karşısındakine teker teker sayması ve gün içinde uzak yerlere gitmesi gerektiğinden bahsetmesi bu sırada da bazı jargonları cümle içine serpiştirmesi pek olası görünmüyor. Temizlikçi işlerinin yoruculuğundan bahsedebilir ama işiyle hava atamaz.
Hareket
“Bir haftada 3 ülke gezdim.”
“Bir ayda onlarca sunuma katıldım ve çok yoruldum.”
“Üç günde 3 uçak yolculuğu yaptım.” gibi paylaşımları ekranlarımızda görmeye hepimiz aşinayız. Bu yorgunluk ve başarı görüntüleri altındaki
“Harikasın!”
“Seninle gurur duyuyoruz!”
“Takipteyiz.” gibi yorumlara da. Oysa yakalandığımız iklim felaketi konusunda bilinçlenmiş bir toplumda bu tip çoğu gereksiz üretimlerin yadırganması ve bitmesi üzerine kurulan bir değer sisteminin oluşturulması lazım. Hatta belki de en iyisi bu paylaşımların hepimiz tarafından sessizlikle karşılanması olurdu.
Statü Kazanma Çabası
Fakat bizler hâlâ uzaklara gidip gelmeye ve bunu mümkünse sık aralıklarla yapmaya büyük kıymet veriyoruz. Ne kadar uzağa gidilebilirse o kadar statü kazanıldığı düşünülüyor. Mesleklerin de sınıfsal olarak ayrışımı buna göre denilebilir neredeyse. Bazı seçkin meslek mensupları iş dolayısıyla sık sık bir yerlere gidiyor.
Hatta kimi zaman bir günlük konferanslara katılım için onlarca insan okyanuslar aşıyor. Kazanılan para elbette ki önemli kriterlerden biri; ama az yer değiştirme imkânı veren işlerin çok daha az ilgi gördüğünü, aynı şekilde de kazancı yüksek sayılmayan mesleklerin ise sunduğu hareketlilik nispetinde değer gördüğü (akademisyenlik gibi) söylenebilir.
Utanmamız gereken çoğu gereksiz üretimlerimizle övünüyoruz. Bu rahatlığımızın bir an önce bozulması gerekiyor.
Neleri Bırakmak Gerek?
- Bizlerden zaten beklenen kurumsal üretkenliklere cevap vermiş olmakla övünmeyi bırakmalıyız.
- Sosyal medya hesaplarında bol bol alkış alan harekete dayalı özendirici paylaşımları sessizlikle karşılamalıyız.
- Dünyanın öbür ucundan gelen yiyeceklerin, kullan-at tabiriyle ifade edilen ürünlerin tüketimini en aza indirmeliyiz.
- Statü kazandırdığını düşündüğümüz aktiviteleri tekrar gözden geçirmeliyiz.
- Binlerce sunumun yapıldığı ve on binlerce kişinin katıldığı organizasyonların neden olduğu gereksiz yükleri sorgulamalıyız.
- Değer sistemimizi tekrar inşa etmek zorundayız. Bu kez iklim için.
Elbette boş durmaktan da bahsedilemez. Üretmek önemli fakat bütün bunların yerine geride bıraktığımız dünyaya zarar vermeyen onlarca faaliyet var. Hep birlikte gerçek bir yardımı, sürdürülebilir hobileri, yaratıcı dayanışma taleplerini başka türlü ifade etmeye ihtiyacımız var.
Yazar: Zeynep Betül Kılıç