Yalancının Fizyolojisi: Beden Dili
Yalan söylemek, karmaşık amaçlar içermektedir. Örneğin; karşıdaki kişinin davranışlarını yönlendirmek, fikirlerini değiştirmek ve etkilemek amacı taşıyabilir.
Yalan söylemek karmaşık amaçlar içermektedir. Örneğin; karşıdaki kişinin davranışlarını yönlendirmek, fikirlerini değiştirmek ve etkilemek amacı taşıyabilir. Yalan söylemenin temelde üç gelişim dönemi olduğu öne sürülmektedir. Bu dönemlerin başında çocukluğun 2-6 yaş dönemini kapsadığı düşünülmekle beraber kesin değildir. Çünkü bu yaş dönemindeki çocuklar karşısındaki kişilerin düşüncelerinin farkında olmayabilir.
Yalancılık Ve Beden Dili
Ancak yalan söylemesi ödül- ceza ilişkisinden ya da yetişkinlerin onayını almak için söylüyor olabilirler. Çocukluktan ergenliğe doğru 12-18 yaş döneminde, çevreye karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği yalan yoluyla aile tarafından dayatılabilmektedir. Genç yetişkinlik dönemi 12-18 yaş aralığında ise kendini tanıma ve kanıtlama gibi geçişler yaşandığı için toplum içinde kendini kabul ettirmek için yalan söyleyebilmektedirler. Yalan söyleyen kişinin beden dili, kaygılı, suçlu, tedirgin ve güvensiz tavır sergilemektedir.
Kişide görülen heyecan ise inanılmama, yanlış yapma, suç işlemekten kaçınma durumlarından dolayı daha da artmaktadır.Yalan söyleyen insanları doğru bir şekilde tespit etmek genelde zordur. Bu durum, kişilerin psikolojisine, hastalıklarına, geçmişine, stres düzeyine, bir durum karşısında gösterdiği tepkilere göre değişebilmektedir. Yalan söylemenin nedenleri çok çeşitli olmakla birlikte yalan söyleyen kişinin fizyolojik ve davranışsal göstergeleri hemen hemen benzerdir. Yalan söyleyen kişilerin sergilediği beden dili izlenebilir ya da ölçülebilir biyolojik sinyallerin kanıtı olabilir.
Fizyolojik Sinyaller: Beden Dili
Beden dili; kişinin iradesinden bağımsız olarak gerçekleşen fizyolojik belirtiler ise taşikardi (kalp atım hızı), kan basıncında artış, solunum sıklığı ve solunum derinliğinde artış, terleme, seste incelme ve titreme (yalan makinası kullanımıyla bu belirtilerin somut olarak ölçülebilen bilgi verdiği düşünülmektedir), deri iletkenliği, istemsiz göz bebeklerinin küçülmesi gözlenmektedir.
Ayrıca, tükürük salgısında azalma (örneğin; Çin kaynaklarına dayanarak elde edilen bilgiye göre şüpheli şahıstan ağız dolusu pirinç çiğnemesi istenir ve pirinç nemli ise doğruyu söylediği, kuru ise yalan söylediği iddaa edilmiştir) ve buna bağlı olarak yutkunma zorluğu, öksürme görülür. Bu durum ise yalancılara fazladan zaman kazanımı ya da düşünme imkanı kazandıran beden dili eylemidir.
Gözlenemeyen Tepkiler
Suçluları tespit etmek için kriminal analizde kullanılan fizyolojik beden dili ise, sıralanan suç aletlerine verilen benzer sinyaller yoluyla öğrenilmeye çalışılmıştır. Bütün bu belirtiler dışarıdan gözlenebilen niteliğe sahiptir. Bunun yanında direkt gözlenemeyen tepkiler vardır; örneğin, stres durumunda dil ısırma ya da ayakkabının içinde parmak sıkma gibi. Dolaylı olarak, termal kameralar, beyin yapısının gözlenmesi ve suça ilişkin uyaranlara beynin verdiği tepki ile ölçülür. Bunun yanında etik değerleri ve düşünce özgürlüğünü de göz önünde bulundurmak önemlidir.
Davranışsal Sinyaller: Beden Dili
Yalan söyleyen kişi, sahte gülümseme gibi jest ve mimiklerini kontrol altında tutmakta zorlanır. Örneğin; yüze dokunma, buruna dokunma ve kaşıma, enseye dokunma, anlamsız el kol hareketleri, başı ve boyunu hareket ettirip germe, evet anlamında baş sallama, gözleri kaçırma, ayak ve bedenin yönünün kapıya doğru dönmesi gibi daha birçok davranışsal beden dili sergileyebilirler. Son zamanda yapılan araştırmalara göre fizyolojik ve davranışsal göstergelerden daha çok sözel ifadeye bağlı olarak sorulan sorulara verilen cevaplar üzerinde değerlendirmenin daha güvenilir bir sonuç ortaya koyacağı tahmin edilmektedir.
Sonuç olarak bu konuda çok fazla çalışma yapılmıştır fakat yalan söyleyen kişilerin beden dili net olarak belirlenmemiştir. Yalan ve beden dili konulu Sherlock Holmes ve Charlie Chan karakterleri, Lie To Me dizisi gibi birçok program da yapılmıştır. Yalan söylen kişilerin yalan söyleme nedenleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan kişilerin doğru söyleme ihtimalleri de göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar şüpheci bir tavır sergilenirse sergilensin insanlara karşı güven duygusunu kaybetmemeliyiz.
Yazar: Gamze Cebeci